top of page

Toprağın Altındaki Hikayeler - Petra

Güncelleme tarihi: 5 Eki



Eski medeniyetler üzerine araştırma yaparken Petra çok dikkatimizi çekti. Hani bazı fotoğraflara bakarsınız da “Böyle bir yer gerçekten var mı?” dersiniz ya, işte öyle bir şehir. Ürdün’ün ortasında, kayaların içine oyulmuş koca bir medeniyet… İşin en güzel yanı, sadece tarihiyle değil, efsaneleriyle de ünlü bir yer.


Adını mutlaka duymuşsundur, hani şu filmlerde de karşımıza çıkan, devasa taş kapılarıyla ünlü şehir… Göreni büyüleyen bu antik kentte, gün batımında taşlar pembe-kızıl bir parıltıyla parladığından “Gül Rengi Şehir” diye anılıyor.


Petra’yı ilk kuranlar Nabatiler. Çölün ortasında su yolları, sarnıçlar yapıp hayat kuracak kadar akıllı bir kavimmiş. Ticaretten zenginleşmişler, Baharat ve İpek Yolu üzerinde oldukları için yolların kalbi Petra olmuş. Ama Petra’yı asıl özel kılan şey, kayaların içine oyulmuş o dev yapılar. Bu devasa kayaların oyularak saraylara, tapınaklara, tiyatrolara dönüştürülmüş olması; taşların bu şekilde işlenmesi, şehre hem görkem hem de gizem katıyor. Baktığınızda sadece bir kentin değil, taşların içine kazınmış bir hayatın izlerini görüyorsunuz.


El-Hazne
El-Hazne

Petra’nın en ikonik yapısı El-Hazne. 40 metre yüksekliğinde ve tamamen kayaya oyulmuş. İnanışa göre, burada Firavun’un hazinesi saklanıyordu. Bu yüzden adına

“Hazine” denmiş. Ön cephesindeki sütunlar, Yunan ve Roma mimarisinin izlerini taşırken, aynı zamanda Nabataean sanatının özgünlüğünü de yansıtıyor.



Petra’nın bir başka dev yapısı ise El-Deir. 50 metrelik cephesiyle adeta kayaların arasından yükselen bir katedral gibi. Aslında bir tapınak olarak inşa edilmiş, sonradan manastır olarak

El-Deir
El-Deir

da kullanılmış. Bugün oraya ulaşmak için yüzlerce basamak çıkmak gerekiyor ama zirveden Petra Vadisi’ni izlemek her şeye değer.

Petra’da bir de Roma döneminden kalma büyük bir tiyatro var. Yaklaşık 8 bin kişilik kapasiteye sahip bu yapı, şehrin kültürel canlılığını gösteriyor. İnsan burada düşünmeden edemiyor: “Bir zamanlar bu tiyatroda kimler sahne aldı, kimler izledi?”


Petra’yı bu kadar özel kılan yalnızca mimarisi değil. İnanışa göre, Hz. Musa’nın kardeşi Hz. Harun burada vefat etmiş .

Harun Dağı
Harun Dağı

Bugün “Harun Dağı” olarak bilinen yerde, onun adına bir türbe

bulunuyor. Bu durum, Petra’yı İslamî gelenekler açısından da önemli bir mekân hâline getiriyor.


Petra, İslamî açıdan farklı tartışmalara da konu olmuş. Bazı araştırmacılar, ilk dönem Müslümanların kıble yönünde Petra’ya dönük olduklarını, daha sonra kıblenin Mekke’ye taşındığını iddia eder. Bu görüşler kesinlik taşımasa da Petra’nın İslam tarihiyle bağlantılı düşünülmesine sebep olmuş.


Petra Scrolls
Petra Scrolls

Ayrıca  1990’larda bulunan Petra Scrolls (Petra Parşömenleri), şehrin Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemlerde hâlâ aktif olduğunu gösteriyor. Bu belgeler, bir ailenin evlilik, miras ve ticari anlaşmalarıyla ilgili. Peki bunu ilginç yapan ne? Belgelerde Arapça kelimeler yer alıyor. Bu da Petra’da yaşayanların Yunancayı resmi dil olarak kullanmasına rağmen Arapça konuştuklarını gösteriyor. Yani Petra, o dönemde hâlâ canlı bir şehir, Arap kültürüyle iç içe bir merkezdi. Bu insanda ister istemez bir merak uyandırıyor. Ancak Petra’nın İslami tarihi ile ilgili hala net bilgilerimiz yok.


Milattan sonra 4. yüzyılda başlayan depremler ve ticaret yollarının değişmesiyle Petra önemini kaybetti. Haçlı Seferleri döneminde kısa bir süre kullanılsa da, 13. yüzyıldan sonra tamamen terk edildi ve Batı dünyası için "kayıp" bir şehir haline geldi.


1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Ludwig Burckhardt, yerel kıyafetler giyerek ve Arapça konuşarak bölgeye girmeyi başardı. Kendini Müslüman bir bilgin olarak tanıtan Burckhardt, Petra'yı modern dünyaya yeniden tanıttı. O günden bu yana, bu gizemli şehir arkeologların, tarihçilerin ve gezginlerin hayal gücünü sürekli besliyor.


Böylesine görkemli bir şehrin efsanesiz olması mümkün değil tabii: Bir rivayete göre Hazine Tapınağı’nın tepesindeki vazonun içinde bir firavunun altınları saklıymış. Yıllarca insanlar taşı kırmaya çalışmış, ama başaramamışlar. Bu yüzden adı hâlâ “Hazine” diye anılıyor. Bazı halk hikâyelerinde de bu dev yapıları insanların değil cinlerin yaptığı anlatılıyor. Kayaların içine metrelerce yüksek kapılar oymak kolay iş değil tabi. İnsan elinden mi değil mi şüpheye düşmüşler.


Günümüzde, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Petra, 2007'de Dünyanın Yedi Yeni Harikası arasına seçildi. Her yıl yüz binlerce turist bu antik şehri ziyaret ediyor.

Petra sadece tarihi bir alan değil, aynı zamanda yaşayan bir kültürel miras. Bedeviler hala bu bölgede yaşıyor ve ziyaretçilere rehberlik ediyor, el sanatları satıyor ve geleneksel deve veya at arabası turları sunuyor.


Petra’yı okudukça ve fotoğraflarına baktıkça insanın içine o zaman ile ilgili daha çok bilgi edinme isteği doğuyor. Efsaneleriyle, tarihiyle merak uyandırıyor. Belki bir gün bu büyüleyici medeniyetin kalbini görme fırsatı buluruz kim bilir?


Yazan: Elanur Gündüz

Yorumlar


bottom of page